Hayata her gün yeniden başlıyoruz. Takvim yaprakları devrilirken, zaman da bizden bir şeyler deviriyor farkında olsak da olmasak da. Gece gündüz birbirini kovalarken, akıp giden zaman bizi de bir girdaba sürüklüyor. Kimi zaman kendimizi, kendimizle mücadele halinde buluyor, iç çatışmalarımız ise bizi biz yapan oluyordu. Doğadaki tüm canlılar bir değişim döngüsünün içerisindeydi. Bu döngünün içerisinde insanı hariç tutmak imkansızdı. Geçmişin, şimdinin ve geleceğin yoğurmasına ihtiyaç vardı. Çünkü yaşam da tam olarak bu değil miydi? Hayatımızdaki ufak detayları fark etmeyi başarabilirsek aslında monotonluğun hayatımıza teğet geçtiğini anlayabiliriz.

  İnsan olarak yüreklerimizdeki zincirlerden kurtulursak, yaşamakta olduğumuz an gerçek manasını da bulacaktır. Yüreklerimizi yeniden diriltmeye ihtiyacımız var. Sadece tek bir pencereden bakarak hayatı anlamayı bırakalım, daha geniş bir açıdan bakabilmeyi elde etmek için uğraş verelim. Her şeyi elde etme kaygısını bir kenara bırakalım, sahip olduklarımız için şükredelim. Körleşmiş, sağırlaşmış, hissizleşmiş yüreğimizi iyileştirelim. İnsanın insan ile olan savaşının ne kadar lüzumsuz olduğunu gösterelim. Samimiyetin toprağa gömüldüğü, menfaatin göklere çıkarıldığı dönemde yaşam mücadelemizi kaybetmeyelim. İnsanlar konuşulanı işitiyor ama sorgulamıyor. İnsanı insan yapan değerleri göz ardı ediyor ya da idrak edemiyor. Doğruyu yanlıştan ayırt etme zahmetinde bile bulunmuyor. 

  Buraya sorunları sıralasam da bitmeyeceğinin farkındayım. Sadece sorunları sıralayıp çözümden de kaçmak istemiyorum. Herkesin kendi kalbiyle yüzleşmesinin tek çözüm olduğuna inanıyorum. İnsanı insan yapan nedir? İnsanı diğer canlılardan ayırt edici kılan ne? Bu sorulara cevap vermelerini bekliyorum. Cevaplarken kalıplara girmiş ifadelerdense gerçekten hissederek, kavrayarak yanıtlamalarını uygun buluyorum. Yüreklerimizi diriltmenin vakti gelmiştir. 

                                                 Tekrar görüşene dek hoşça kal...

2 Yorumlar