Herkes eşit şartlarda bu dünyaya gelmese de herkese aynı değerde verilmiş bir şey vardır: Zaman.

  Belli bir miktar paranızı kaybetseniz bile ilerleyen zamanlarda kaybettiğiniz parayı tekrar kazanma fırsatınız olabilir. Fakat kaybedilen şey zaman ise hiçbir şekilde geri getirme şansınız yoktur. Altından kat kat değerli olan bir şeyi bu kadar kolayca harcamak insanın kendisine yaptığı/yapılan en büyük zulümdür.

 Zaman bu kadar değerli iken nasıl oluyor da bu kadar kolay israf edebiliyoruz? 

 Yaratılış olarak nitelikli olmamız ne yazık ki insanı atalet halinden kurtaramıyor. Atalet halindeki bir insan da vaktini boşa geçiriyordur. Bugüne dünden fazlasını katarak çalışmak, yarın için bugünden daha fazlasını katarak çalışmak gerekiyor ki üzerimizdeki ataletten kurtulalım.

Diğer bir yandan günlük yaşantımızda karşılaştığımız şöyle bir problem de var. Söz verilen saatte buluşmak için gelmişsinizdir fakat buluşacağınız kişi geç kalmıştır. Durakta beklediğiniz otobüsün gelmesi gereken vaktin üzerinden dakikalar geçmiştir. Ya da bir muayene olmak için randevu aldığınız saatin üzerine saatler binmiştir.  

Saniyeler...Dakikalar...Saatler...

Bana kalırsa yaşanılan topraklarda insana değer verildiğini gösteren en temel şeylerden biri, zamana göre hareket edilip edilmediğidir.

Vaktin ne denli kıymetli olduğunu küçük yaşlardan itibaren çocuklarımıza vermeliyiz. Örneğin birçok Asya ülkesinde öğrencilerin günlük rutinleri zaman aralığı belirlenerek hazırlanıyor. Bu çocuklar büyüdüklerinde zamanı daha verimli kullanıyorlar ve daha başarılı bir birey oluyorlar. 

    Japon bir öğrencinin günlük planı


Eğitim - öğretim yıllarımız içerisinde zaman yönetimine dair bir eğitim verilmesi gerekli diye düşünüyorum. Ne yapması gerektiğini bilen, kendi günlük planını oluşturabilen çocuklar vaktini de verimli kullanır hale gelecektir. Hal böyle olunca çocukların sadece akademik başarıları değil sosyal becerileri de gelişebilir. 


                                                              Tekrar görüşene dek hoşça kal...



0 Yorumlar